DÜZGÜN BABA DERSİM EVLİYALARI - (Alevi Önderi, Alevi Önderleri)

Düzgün Baba adi ile anilan Evliyanin esas adi Sah Haydar’dir.Kendisi Seyyit Mahmud-i Hayrani'nin ogludur. Zeve yakinlarinda bulunan Zargovit tepesinde hayvanlarini otlatmak için bir ev ve dam yapar. Burada hayvanlari ile mesgul olur.

 

 

 


 

Kisin zemherinde keçilerinin gayet güzel beslendiklerini gören Seyyit Mahmud-i Hayrani "Acaba Sah Haydar bu kisin ortasinda bu hayvanlara ne yediriyor ki hayvanlar bu kadar güzel besleniyorlar. " Diye merak eder ve gizlice Sah Haydar ile hayvanlarin bulundugu yere gider. Bir de bakar ki Sah Haydar elindeki çubugu hangi mese agacina degdiriyorsa agaç hemen yeseriyor. Ondan taze yaprak çikiyor, süsleniyor ve keçilerde bu filizlerden yiyerek besleniyorlar. Seyyit Mahmud-i Hayrani durumu görünce sesini çikarmadan geri dönmek ister. Ancak o sirada bir keçi, bir kaç kez üst üste hapsirir. Sah Haydar da ‘’Ne oldu ? Babam Dervis Mahmud'umu gördün ki bu kadar hapsirirsin’’ der ve arkasina baktiginda babasinin kendisine görünmeden gitmek istedigini görür.
Babasina bizzat ismi ile hitap ettigi için Sah Haydar utanir ve çok mahcup olur. Mahcubiyetinden kaçip halen Düzgün Baba dagi olarak söylenen bir tepeye çikar ve burayi mekan tutar.(Rivayet olunur ki Sah Haydar babasina ismen hitap ettigi için Mahcubiyetinden ötürü kaçtigi zaman ayaginda kisin karda giyilen hedik veya lekan varmis. Bu hediklerle Zargovit'den Düzgün Baba tepesine kadar (takriben 5 km) üç adim atmis bastigi her yerde hedikler tasa iz birakmis ve bu izler hala durmaktadir. ) Bir iki gün eve gelmeyen Sah Haydar'in annesi endiselenir. Durumunu ögrenmesi için babasina rica eder. O da yanindaki taliplerine ‘’Gidin bakin bakalim bizim Sah Haydar ne alemde ?’’ der.
Taliplerden birkaç kisi bu yüksek dagin tepesine çikip Sah Haydar ile görüsürler. Durumunun iyi oldugunuher hangi bir sorununun olmadigini ögrenirler ve tekrar Zeve 'ye dönerler. Seyyid Mahmud-i Hayrani'ye ‘’Durumu DÜZGÜN’dür. Merak edilecek herhangi bir sey yoktur. Selam ve hürmet eder, ellerinizden öper’’ derler. Isi düzgündür, sözü dilden dile dolasir ve asil adi Sah Haydar olan bu evliyanin adi zamanla
Düzgün Baba olarak telaffuz edilmeye baslanir. O günden bu güne Düzgün Baba olarak söylenir. Bugün de dahi halk sifa bulmak için Düzgün Baba'ya gider, adaklar adar ve niyazda bulunurlar. Onu ziyaret edenler, bir yandan dua edip kendilerinin kusurlarinin af edilmesi için Yüce Allah nezdinde kabul edilmesi dilek ve temennisinde bulunurken, diger yandan da dünyevi dileklerde bulunurlar.

Örnegin hastasina sifa, derdine deva dileginde bulunur. Evladi olmayan gidip hayirli evlat diler, bir arzuhali olan gider içini döker.

Halk arasinda DüzgünBabanin toplarinin bulundugu ve zaman zaman bu toplari atesledigi bilinir. Hatta rivayete göre Dersim olayinda bu toplardan bir tanesini atesler. Bu toplar bildigimiz sanayii toplari olmayip top sekli verilmis bölge taslaridir. Halk tarafindan bu taslarda büyük kuvvet ve kudretin gizli olduguna inanilir, ve Düzgün Babanin kudretinden çekinilir. Halk, büyük bir haksizlik oldugunda Düzgün Babanin gerektiginde gene toplarini atesleyecegine inanir, ve ona bagliligini sürdürür.

MUNZUR BABA .

Munzur Ocagi’nin talipleri Erzincan, Kemah ve Tunceli’nin çesitli yerlerindedirler. Erzincan eski Valilerinden Ali Kemali’nin Erzincan 1931 adli eserinde verdigi bilgilere göre Sultan Munzur evlâdi; Tunceli Ovacik kazasinin Ziyaret, Erzincan’in Kistim Köyü ve Basköy nahiyesinde bugünkü Tunceli / Ovacik ilçesiKoyungölü (Kedek veya Çedage) Köyü civarinda yasayan bir aga ve aganin koyunlari gütmek için yanina aldigi Munzur isminde bir çoban varmis. Munzur'un agasi Hac zamani hacca gitmis. Aga hacda iken Munzur bir gün agasinin haniminin yanina gelir ve,
- Hatun, agamin cani sicak helva ister. Helvayi yaparsan ben kendisine götürürüm,  der.
Aganin hanimi önce sasirir, sonra ’’Herhalde zavalli çobanin cani sicak helva istiyor, dogrudan söylemeye dili varmiyor, utaniyordur. Agasini da bahane ediyor.Kendisine bir helva yapayim da yesin’’ der. Helvayi pisirir bir bohçanin içine baglar ve Munzur'a:
-Al evladim götür, der.
O sirada aga hacda zikir yapmaktadir. Zikir sirasinda saga selam verirken bir de bakar ki sag yaninda elinde bir bohça ile Munzur dikilmis duruyor. Zikirini bitirip Munzur'a:

-- Hos geldin evladim, burada ne ariyorsun nedir o elindeki ? Diye sorar.
Munzur da: -Agam canin sicak helva istemisti onu sana getirdim, der.
Munzur, elindeki bohçayi agasina uzatir. Agasi bohçayi açar ve bakar ki içinde sicacik helva paketlenmis duruyor. Hayretler içinde Munzur'a bir seyler söylemek için basini çevirdiginde bir de bakar ki Munzur yaninda yok. Hac vazifesini tamamlayip köyüne döndügünde komsulari herkes elinde bir hediye ile haciyi karsilamaya giderler. Munzur da, götürecek baska hediyesi olmadigindan, bir çanagin içerisine koyunlarindan bir miktar süt sagar ve bununla agasini karsilamaya gider. Aga Munzur'u görünce yanindakilere:
-Asil haci Munzur'dur. Öpülecek el varsa Munzur'un elidir. Önce ben öpecegim, der ve Munzur'a dogru kosar.
Munzur bu konusmalari duydugunda:
-Aman agam Allah askina. Böyle bir sey olmaz. Ben yillarca senin ekmeginle, asinla büyüdüm. Sen nasil benim elimi öpersin. Ben sana elimi öptürmem, der ve kaçmaya baslar. Munzur önde, aga ve yanindakiler arkasinda bir kosturmaca baslar. Simdiki Munzur irmaginin kenarinda bir yere geldikleri zaman Munzur'un elindeki süt dolu çanak dökülür ve sütün döküldügü yerde, süt gibi bembeyaz, duru bir su fiskirir. Bundan sonra Munzur kirk adim daha atar. Attigi her adimda bir kaynak fiskirir. Ve fiskiran bu sulardan bir irmak meydana gelir. Munzur Baba Gözeleri (Çimê Munzur Bavayi), Yesilyazi köyünün hemen bitisigi olan Ziyaret (Jiare) köyünün bitim noktasindalar. Simdi göze sayisi azalan bu alanda bir zamanlar 40 kadar gözenin var olduguna inanilir. Munzur'un arkasindan kosanlar bu irmaktan öteye geçmezler. Munzur'da bu daglarda kaybolur gider. Dersim’deki inanisa göre, Munzur Baba’nin su gözeleri de kutsaldir. Dersim halkinin inandigi Munzur ile, Tanrinin varlikli ve sözü geçen kisiler yaninda bir çobanin da keramet sahibi olabilecegini, çoban olsa bile Tanrinin sevgisine mazhar olabilecek temiz yürekli, imanli insan olabilecegi belirtilmekte, Munzur'u bu inançla tanimaktadir. Bu inanç (201) disinda Munzur ile ilgili fazla bir bilgi bilinmemektedir. Ancak Munzur daglari ve irmaginin Dersim’de korkunç bir doga güzelligi yarattigini, vahsi cografyanin sarp ve engebeli daglarindan kucak kucak buz gibi soguk sularin fiskirdigini, bu cografyanin sadece kendisine özgü bir doga zenginligine sahip oldugunu belirtmekte yarar olmali. 
Her yil binlerce kisi tarafindan, ziyaret edilen su gözeleri, Munzur Baba sahsinda kutsal kabul edildiginden eskiden, asiretler arasindaki anlasmazliklar, bu pinarin basinda yemin (and) edilerek, eger bir konuda anlasma saglanir ise topluca Munzur nehrine küçük tas atilarak saglanir, anlasmazlik barisla sonlanir, kurbanlar kesilerek kutlanirmis. Bugün de kimilerince de piknik amaçli ziyaret edilen gözelerin yan taraflarinda örülmüs duvarlar, yakilmis mum akintilari Munzur Baba inancinin halk üzerinde biraktigi etkiyi yansitan ögelerdir.

Munzur Baba dagindan Mercan Vadisine kadar uzanan, ve dagi kismen de sarmalayan bir birine çok yakin olan Ovacik köyleri,Yesilyazi’dan baslayarak Karayonca , yeni adi ilePardiye (Pardi), Kizige (Kizik), Burnage (Burnak), Deva Pile (Büyükköy), Topuze (Topuzlu), Birdu (Çalbasi), Hanu (Hanusagi),Viyalike (Sögütlü), Mergu (Cevizlidere), Çêrpazine (Arslandogmus), Tetu (Tatusagi), Hulkü (Hüllükusagi), Semku (Kusluca) ve Bilgês (Bilgeç) köyü ve çevresindeki tüm köyler, gözelerin bulundugu Ziyaret (Jiare) köyü mintikasinda ki Munzur Baba’ya ve onun gözelerine kudsiyetle bakarlar.

Diger (202) bir söylenceye göre Munzur Sultan Baba,  Seyyid Nur-u Dervis Cemal'in torularindan olup ayni ismi tasiyan Seyyid Dervis Cemal'in kardesidir. Tunceli / Hozat’ta, 15 ve 16. Yüzyil arasinda, DervisCemal mezrasinda yasamistir. Dervis Cemal’in aksineMunzur Sultan Baba bir divanedir. Yani Hakk budalasidir (Budalaye Hakk). Baska bir deyimle Seyyitler de çok görülen bir özellik olan ve Halk tabiri ile Divane’dir. Söylencede Dersim’de diger bir Evliya olan Düzgün Baba ile ilgili söylencelerin benzeri Munzur Baba (Munzur Sultan) için de geçerlidir (203). Bundan dolayi da Munzur Sultan Baba kendi yasadigi mezrayi terk edip, Ziyaret köyü civarina göçer ve daha sonra orada kaybolur. Baska bir deyimle orada daga çikar ve bir daha kendisinden haber gelmez. Sütünü döktügü yerden de sürekli su gözeleri fiskirir.

PIR-E HANUKAN : (204)

Tunceli / Pülümür / Geriyamiskan (Geliya Musku) köyünde dogmustur. Kendisi Kure(y)san ocagindan olup asil ismi Seyyit Sahkullu (Sakullu) olsa gerektir. Babasi Seyyit Hüseyin’in 2 oglu varmis. Bunlardan birisine halk arasinda Guzo Budela (Deli Guzo /Deli Güzel) deniliyormus. Bu adam belden asagi felçli imis. Ve dolayisi ile kendisi yürüyemiyormus. Ama olagan üstü kerametleri varmis.

Bazen ’’Beni falanca yere götürün’’ diye yakinlarina rica edermis. Onlar istegini kiramaz ve onu götürürlermis. Pire Hanukan oradan sir olur ve baska yerde ortaya çikarmis.

Bir gün kardesi, Pire Hanukan’a söyle demis ’’Kardesim, bana yol göründü, artik gidiyorum. Beni bir daha göremeyeceksiniz’’. Pire Hanukan her ne kadar kendisini de götürmesini rica etmisse de kardesi ’’Sana müsaade yok. Sen kalacaksin’’ demis ve ortadan sir olmus. Pire Hanukan günlerce kardesinin hasretine aglamis.

Pire Hanukan bir gün rüyasinda Hizir Aleyhisselam’i görmüs. Hizir onu atinin yedegine alarak vadi ve tepelerden geçerek Kigi / Pülümür sinirlarinin kesistigi yere yakin, Kizilbel mintikasinda, Kizilmeçit deresi agzinda yer göstermis ve ’’Gel burayi mekan eyle, senin yanindayim’’ diyerek  orayi mekan tutmasini istemis. Pire Hanukan gördügü rüyadan sonra kalkip Kizilmeçit Agalarina gitmis ve ‚’’Beni dere boyu gezdirin, kendime bir yer bulmusum’’der.

Agalar Pire Hanukan’in yanina adam vererek, Zatkan, Çatan, Gabzo, Göl ve Hanikan mintikalarini gezdirmislerse de ‚’’Burasi degildir’’ diyerek ilgilenmemis. Sonra Hanikan altinda Haçkan mintikasini görünce ‚ ’’Burasidir’’ diyerek burayi mekan eylemis.

Burada Abdalan Asiretinden 7 Hane varmis. Bu komsulari onun kerametlerini görünce ona baglanarak, onu ’’HanukanPiri’’ edinmisler.

Kerametleri vasitasiyla ismi kisa sürede çevreye yayilmis.

Haçkan’da arazi suyu olmamasina ragmen Hanukan’da çokmus. Pire Hanukan bu sudan bir kismini Haçkan’a götürmek üzere hark (kanal ) açmaya baslamis. Ancak su ve üzerinden akacak arazi Kerab Aga isimli birine aitmis. Aga engel olmus ve suyu vermemis. Pire Hanukan çok yalvarmissa da kabul ettirememis.

Aga o gece suyun basinda beklemis ancak sabah suyun kesildigini, çesmelerin kurudugunu fark etmis. Aga pisman olmus ve derhal Pire Hanukan’a kosup yalvarmis ve‚’’Su aksin, sana da verecegim’’ demis. Ancak Pire Hanukan ‚’’Artik geçti’’ demis ve teklifi geri çevirmis. Aga atina atlayarak Tercan’a gitmis. Köylüler Pire Hanukan’a rica etmiler, ’’Orasi bir köydür, susuz kalamaz, himmet eyle su tekrar aksin’’ demisler.  Pire Hanukan da ‚’’Tamam, ihtiyaçlari kadar su akacak’’ demis ve bir miktar su tekrar akmaya baslamis.

Pire Hanukan’in bu kerametleri üzerine yörenin Agasi ona ihtiyaci kadar toprak önermisse de Pire Hanukan ‚’’Dünya malinda gözüm yoktur, istemem’’ diyerek kabul etmemis.

Pire Hanukan’in 4 tane oglu varmis. Isimleri Seyyit Dervis Abbas, Seyyit Hüseyin, Seyyit Ali ve SeyyitHisman. Bunlardan Seyyit Ali ile Seyyit Hisman’dan evlat yoktur. Seyyit Abbas’tan 2 evlat vardir. Biri Seyyit Hasan ve Seyyit Dilo’dur. Bunlarin erkek evladi yoktur. Seyyit Hasan’in Seyyit Sahider ve Seyyit Ali Abbas olmak üzere 2 evladi vardir. Amariç (Ayanoglu) köyünde oturan Seyyit Ali’nin 9 çocugu olmustur.

Pire Hanukan muhtemelen 18. YY ikinci yari ile 19. YY ilk yarida yasamistir. Çok sayida kerametleri olmustur. Ve ismi olaganüstü genis alana yayilmistir. Bölge de Pire Hanukan tarafindan çok sayida keramet anlatilmaktadir. Kigi, Pülümür, Yedisu veTercan mintikasinda halk tarafindan çok taninir ve ona inanilir.

BASKÖYLÜ HASAN EFENDI :
Erzincan / Çayirli (205) ilçesi yakinlarinda adi Basköy(206) olan eski bir yerlesim yeri vardir. Daglari çiplak, etekleri sulak olan bu engebeli ve sirin cografyanin günümüzdeki en önemli özelligi köyün girisindeki küçük ve yeni Türbedir. Basköylü Hasan Efendi´nin Türbesi olarak anilan bu mabet, özellikle yazin hergün üzerinde kurbanlarin kesildigi, dileklerin tutuldugu, bir birlerini hiç tanimayan insanlarin kaynasmasina vesile olan bir ziyaretgahtir. Genellikle koçlarin kurban edildigi (207), lokmalarin dagitildigi, niyaz ve dileklerin edildigi türbe köyün girisindeki mezarligin sol tarafinda küçük bir tepe üzerindedir.
Hasan Efendi, 1 Temmuz 1973 tarihinde Hakka yürüdü. Dogumu Hicri 1312, Miladi 1894 / 95 yillaridir. Hakka yürüdügü tarihde yasinin80 civarinda oldugu görülüyor. Uzun saçlari ve sakali vardi. Saçlari örülü ve basina taktigi Fes ´e benzeyen basligin altinda toplaniyordu. Uzun boyu ve davudi bir sesi vardi. Uzun yillar kendi deyimi ile HALKI AYDINLATMAK ve IKRARINI HATIRLATMAK için yörede ki tüm köy ve kasabalari dolasmistir. Kendisine güvenen ve inanan insanlarin ona verdigi para, esya, giysi gibi sadakalari hemen yanibasinda yoksul insanlara dagitirdi . Bu cografyanin Dede´lerinin hepsinden daha taninmis, sayginligi, güvenirliligi ve otoritesi bu cografyanin ötesine Tunceli´den Sivas´a, Erzurum´dan Tokat´a kadar uzanan bir alana tasmistir.

Hasan Efendi yöre Dede’lerinin bir çogunun yaptigi Cem ayininde ATES yalama ve KERAMET gösterme gelenegine itibar etmeyen az sayida ki Dede´lerden biridir. “ Kerameti Yezid´e, Mervan´a gösteriniz ki Hak yolunu görsünler, Inanan insann gösterise ihtiyaci yoktur" derdi. Ancak buna ragmen söyledikleri ve önerdikleri seyler her zaman dogru çikmistir.
Basköy civarinda ki Kureys Kabilesi Dedelerine yöre halki Kör Kureys’ler adini takmistir, Bu Ocagin talipleri yoktur. Ancak kendileri diger Ocaklarda oldugu gibi bir baska Ocaga baglidirlar. Kendisinin Imam Musa-i Kâzim soyundan geldigi var sayiliyor. Mahmud Hayrani soyundan geldigi sanilan Seyyid Mevali evlatlarindan, Seyyid Mustafa Dede´nin torunu, Ibrahim Dede´nin ogludur.
1930 lu yillarda Hasan Efendi bir dönem kendini tamamen ziyaretlere vermistir. Aylarca daglarda, çesitli ziyaretlerde ve mekanlarda insanlardan uzak yasamistir. Bu süre içinde ne yiyip-içtigi tam olarak bilinmiyor. Kendisini taniyanlar koyun sütü ve yogurdu yiyerek beslendigini ileri sürmektedirler. Örnegin yörede Agirgöl (Aygir gölü) denilen ve orada bir yatirin yattigi söylenen daggölü (krater) havzasinda 9 ay yasamistir. Gölü ziyarete gidenler kendisini görmekte ve orada yasadiklarini bilmektedirler. Bu bölgede var olan tüm ziyaretlerde ve türbelerde aylarca, yillarca kaldigi herkes tarafindan bilinmektedir.
Hasan Efendi koyun eti, sütü ve yogurdu disinda hayvansal gida almazdi. Sagligina çok dikkat ederdi. Kaynak sularini bile kaynatir ve öyle içerdi. Kendi nefsini islah etmek için zevk ve eglenceden tamamen elini çekmisti. Alkollü içki, sigara gibi seylerin kullanilmasina sicak bakmazdi. Insan sagligina zarar verebilecek her seye karsi çikar ve kullanilmamasini tavsiye ederdi. ( 208)
Hasan Efendi kendi ifadesine göre 1937 Dersim Vakasina kadar yöredeki erenlerle ve yatirlarla Dersim olayinin KANSIZ sona erdirilmesi için müzakerelere gider. 7 yil
"Kan akmasin / Suçlunun yaninda masum ölmesin" diye desdek arar. Ama yatirlar Dersim´in islah edilmesi gerektigini ileri sürerler ve buna karismayacaklarini bildirirler.
1937 / 38 Dersim Vakasi Hasan Efendinin hayatinda bir dönüm noktasi olmustur. Bu olaydan son derece etkilenmistir. "Kuru´nun yaninda Yas´da yandi, Yatirlar seyirci oldu " diyerek bu tarihten sonra her gittigi ziyarete hakaretler yagdirmistir.
"Bu insanlar (209), yüzyillardir size niyaz ediyorlar. Yalvariyorlar. Yakariyorlar. Bizi Zalimin zulmünden koru diyorlar. Siz ise yardimci olmadiniz. O halde ne için varsiniz?" diyerek tüm ziyaretlere cephe almis, kendisine engel olmak isteyen kim olmussa basina bir türlü bela gelmistir. Dersim’de gidisatin felaketle sonuçlanacagini ve çözüm arayislarina ziyaretlerden aradigi desdegi bulmadigini ise su dizelerle vurgulamaktadir.

Sahipsiz eskiyalarin yaptigi arsa dayandi
Hasani uykuda kalkti uyandi.
1931 deAsiretleri gördüm
Bunlarin durumlarini sordum.
Dediler, kaldik, susuz kaldik
Dagbe dag gezip uykusuz kaldik.
Hasani asiretleri hep gezdim,
Gerçek ziyaretlere name yazdim.
Terbiyesizleri edin terbiye,
Isin sonu gider nereye ?.
Terbiyesizleri terbiye eder mazlumlarin ahi, zari
Üzerine tayin ettirdi Celal Bayar´i.
Cevap vermezseniz Ulu Divan Pirine,
Sizi atacaklarkiyamet yerine.
Mitralyoza dizdi, süngüye takti,
Kimisini de gaz döküp yakti.

Hasan Efendi pek çok sohbet ve konusmalarinda Dersim olayina deginir ve bu davanin Ulu Divan´a kalacagini söylerdi. Zalimin ve suçlunun yaninda mazlumun yandigini ifade eder ve figan eylerdi. Ancak Dersim olayinin faturasini da genelde Atatürk yerine Celal Bayar´a çikarirdi.

YavuzIslamlari bir birine katti,
Alevilerin namusunu bir pula satti.
Yavuz´un elinden kaçanlar çikti daglara,
Evleri yok, daglarda sigindilar magaralara.
kaldilar, çiplak kaldilar,
Hirsiz eskiya oldular.

Yakin tarihe özgü açik bir Demirel karsitligi görülür siirlerinde. Siyasal politikalari ile merkez sag siyasal cepheye karsi tavrini oldukça belirgin bir sekilde ortaya dökmüstür.

Demirel’ekuvvet veren büyük pinar,
Islegi, süregi,seytana ayar.
Lânet olsun Büyük pinar size,
Düsman oldunuz hepimize.
Davayi bir ikeniki ettiniz,
Yaralarimiza zehir kattiniz.
Simdi Demirel’dir Alevileri öldüren,
Saidi Nursi´leri sad edip güldüren.

Üzerinde en ciddiyetle durdugu konu IKRAR’di. Bu deyim halk arasinda söz verme, sözlesme anlaminda da kullanilir. Ayrica Kivra ve Musahiplik baglari olanlarda birbirlerine Ikrar derler. Bir çok kimse ise bu sözün anlamini Haci Bektas Veli´nin EDEP sözcügü ile esdeger görür. Öyle degerlendirir. Pir´ine, Mürsüd´üne, Rehber´ine bagli olmanin yolu da karsilikli verilen Ikrar sözcügünden geçmektedir.
Silip pak eyledik, yoktur korkumuz,
Agir gölü mekan ettik yurdumuz,
Kimselerde yoktur, asla korkumuz,
Ikrar,iman olmus, yolumuz bizim.
Ikrar iman yoldas olsa ne olur,
Dünya ana cadde olur, yol olur,
Insan olan talip olur, kul olur,
Hakka giden yoldur, yolumuz bizim.
Hakka dogru giden ikrar, imandir,
Hak ikrar baginda ulu mihmandir.
Ulu divan kurulacak zamandir,
Hakkin divaninda davamiz bizim.

Hasan Efendinin bazi siirleri düz mantikla okundugunda genellikle anlasilmaz. Bu siirlerine yükledigi GIZ´i bir çok insan farkli anlamda yorumlamaktadir.

Seriatla,tarikattan ikrarin bendini,
Ikrarda erkek, disi yok, tani kendini.
Marifetle, hakikatta yokla kaydini,
Nefsini öldürene alda gel beri.

Seriatnikâhtir, erkegi, disisi hakdir.
Tarikat ikrardir, erkegi disisi yoktur.
Marifetli, hakikatli diyen yalanci çoktur.
Onlara laneti yapta gel beri.

Seriatin yolu, tarikata gider,
Tarikatta
ikrar imana gider.
Marifette canini Hakka kurban eder.
Hakikatta niyazla, kurbanin alda gel beri.

Dünya malina fazla ehemmiyet vermezdi. Bununla birlikte oldukca tutumlu bir yasam tarzi vardi. Lüzumsuz masraftan, süs ve lüks yasam tarzindan hosnut olmazdi. Mertlige, misafirperverlige, dayanismaya çok önem verirdi. Hiç kimseyi dislamazdi. Varlikli ailelerin zenginliklerini toplum içinde öne çikarmasini hiç hos görmezdi. Mali zenginligin, gönül zenginligine hizmet araci olmasini arzu ederdi.

Hasan Efendi büyük bir yurtseverdi. Ulusal Kurtulus savasini destekledigini ve Atatürk (Dersim olayinda sitem etmektedir) devrimlerini onayladigini pek çok siirinde dile getirmistir(210). Özelikle Ulusal Kurtulus Mücadelesi hakkinda pek çok siiri vardir.

Ibadet düsmana karsi cephe almaktir,
Düsmani ülkeden sürüp atmaktir.
Mustafa Kemal düsmani çikardi ülkede,
Düsmandan bir eser kalmadi ülkede.
Atatürk kötü mü etti, hey gidi yaramazlar,
Namusunu, vicdanini arayip soramazlar.
Namazi arayan düsman elinde esir olur,
Olanca kazancini elinden çikarip fakir olur.
Haincenankörlük yapmayin Atatürk için,
Sizi düsman esaretinden kurtardi, düsünün.
Mustafa adina Atatürk giydirdiler,
Sirmalikürkün hayirli olsun dediler.
Mustafa Kemal gitti Haci Bektasa,
Malini has etti Cemal Kardasa. ( 211)
Cemal elini vurdu dalina,
Kuvvet verdi, ayagina koluna.
Alinan kuvvetle Rumlari aldi, satti (212)
Sürdü Rumlari denize katti.
Türkiye´nin kizlarini, namusunu düsman aldi,
Düsman ordusuna ates saldi.
Simdi Nurcular Ataya lânet okuyorlar,
Yeniden hali, kilim örnegi dokuyorlar( 213).

Basköylü Hasan Efendi söz ve siirlerinde açik bir Emevi seriati karsitidir. Bunu sohbetlerinde de dile getirirdi. Ibadetin sekil ve biçimde olmayip özde olmasini savunurdu. Buna ragmen Erzincan civarindaki Sünni / Hanefi inancindan olan vatandaslar Hasan Efendiye çok yogun birsaygi duyarlardi. Hiç kimse onu incitmeyi, onunlatartismayi göze alamazdi. Bundan kaçinirlardi(214). Tartisdiklarinda ilahi bir gücün kendilerinicezalandiracaklarina inanirlardi.

Seriat namazla, oruçla degil,
Hakkin Cemaline, didarina egil.
Seriatin manasi serri at,
Gönlünü Hakkin emri rizasina kat.
Dogru ol, dogru tut emri,
At sirtindaki semeri.(215)

Namaz,oruç, cami sendedir,
Bilirmisin, imam, iman kandadir.


 

Basköylü Hasan Efendi, Cem ayininde kadin ve erkek, 7 den 70 e tüm Canlarin bir bütün olarak orada yerini almasi gerektigine inanir.Özellikle 40 lar Cem´ine çok önem verir. Buraya sadece Taliplerin girmesi gerektigini ileri sürer. Bir beyaninda söyle demektedir.
“ Sadece Cem evinde degil, her nerede olursa olsun kendi ailesi ve kocalarindan baskasi haramdir. Cem kapisi Fadime kapisidir. O kapiya Talip olanlar girer. Baskasi giremez. Aralarinda erkek - disi yoktur. Cümlesi birbirine kardes, bacidir. …..O kapidan içeri Hakk var. Hakk, sagi, çürügü, hakliyi, haksizi ayiracak Ulu divandir. Cem Hakkin evidir.Hakkin evinde yalan, dolan, fusku, ficur, haset, fesat, kin, kibir, gurur, adavet, kiy, kiybet, dedikodu yoktur. Çünkü o Cem, sek(il)siz, süphesiz Ulu Yaradanin Hakk kapisir (216). Hasan Efendi, Erzincan ve çevresinde bir efsanedir. Onu yakindan tanimayan, toplum üzerindeki etkisini görmeyen saglikli degerlendiremez. Hakka yürümesindenden bu yanauzunsüre geçmesine ragmen unutulmamasini, issiz Basköy yollarinin gelen ziyaretcilerle dolup tasmasini anlayamaz. Akin akin türbesine kosan bu ziyaretçilerin kimi ona bagliligini yenilemekte, kimileri de manevi mirasinin gelecek nesillere aktarilmasini arzulamaktadirlar. Ancak gerek köy ve gerekse Türbe, sosyal ve siyasal olumsuzluklarin pençesinde can çekisen bir kültürün ayakta kalan son kalintilari olarak Hasan Efendinin agzindan bizlere seslenmektedir.
Millet sizin için yandim tutustum,
Gerçek erenlerin yurduna düstüm,
Düsmaniniza dost olandan kaçtim,
Yaziyi yazin mezarim kaybolmasin (217)

DERSIM’DE BULUNAN BAZI ZIYARETLER :

Dersim bölgesinde pek çok yerde önemli ziyaretler vardir. Bu ziyaretlerin bir kismi çok genis bir bölge halki tarafindan tanindigi gibi diger bir kismi ise daha dar alanda bilinmektedir. Bu ziyaretlerin gene bir kismi yakin dönemde yasamis ve keramet göstermis kisilerin kabirleridir. Bunlarin bir kismi gene bir kaçnesil süregelen ve kudsiyetleri babadan ogula geçtigine inanilan ziyaretlerdir. Bunlardan biri Büklü Baba ziyaretidir. Ziyaret Kureysan Ocagina bagli ve Erzincan / Tunceli sinirina yakin bir alanda olan MutuKöprüsü bölgesinde bulunmaktadir ve bir kaç nesil boyu çok çesitli hastaliklara, özellikle psikolojik sikintilar, depresyon ve sara benzeri hastaliklara sifa bulmakla taninir. Üzerinde Dergah türü bir yapinin da son yillarda insaa edildigi ve Cemevi eklenerek düzenlenen bu yer çok sayida ziyaretçi çekmektedir. Bunun disinda ayni bölgede bulunan veBasköylü Hasan Efendi tarafindan 1953 yilinda kesfedildigi ve Ahmed’i Zenci adli Hz. Ali’ye bagli bir yigidin kabrinin bulunduguna inanilanBüyükÇesme de gene çok taninan ziyaretlerdendir. Bingöl / Kigi bölgesine yakin bir yerde bulunan Kureysan Ocagindan KizilbelEvliyalari, gene Mutu bölgesine çok yakin olan ama Erzincan sinrilari içinde bulunan Avcilar köyündeki Kistim Evliyasi, Kemah civarinda bulunan ve Sinemili Ocagindan olan ve çok önemli Evliyalardan sayilan, ayni zamanda Basköylü Hasan Efendiye Destur veren Seyyit Ibrahim’in kabri ilk akla gelenlerdendir. Dersim ve çevresinde çok sayidaEvliya kabri, ziyaret ve kutsal yerler vardir. Öyle ki neredeyse her köyün sinirlari içinde bunlardan bir kaç tane saymak mümkündür. Dersim Evliyalarini tek tek saymak ve geçmisleri ile ilgili derlemeler yapmak baslica bir alan çalismasi olacagindan biz konuyu sadece çok bilinen bir kaç ziyaretle sinirli tutuyoruz.

DERSIM’DE BULUNAN OCAKLAR……!

Dersim ve çevresinde bugün bir kaç dil konusulmaktadir. Bu dilerde bazi isimlerin telaffuz biçimlerinde ciddi farkliliklar dogmaktadir. Örnegin Türkçede Baba Mansur ismi, Zazaca da Bomesur, Kürtçe/Kirmanci de muhtemelen Ocage Mansüriye biçiminde telaffüz edilmektedir. Ayni sekilde Kure(y)san ismi Zazaca da  Khurêsu veya Gures, Kores biçiminde telaffuz edilmektedir. Bu vesile ile bazi Ocaklarin kendi içinde yeniden ayrismalari ve telaffuz farklarinin giderek daha farklilasmalari sonucu sayica çogalmis olmasi kuvvetli bir ihtimaldir. Bölgede bulunan Ocaklar üzerinde çok daha kapsamli bir çalismanin gerekliligini vurgulayarak tesbit ettigimiz Ocak isimlerini asagida siraliyoruz.

1.      Aguçan (Agu içen /Zehir içen)

2.      Ali Abbas (Celal Abbas),

3.      Baba Mansur,

4.      Dede Karkinlar

5.      Dervis Abdal,

6.      Dervis Beyaz,     

7.      Dervis Cemal,(Seyyit Kemal Kolu vardir),

8.      Hidir Abdal Ocagi

9.      Kizil Deli,

10.  Kure(y)san,

11.  Pir Sultan,   

12.  Sari Saltik (Sari Saltuk)

13.  Seyh Ahmet Dede (Sihamed Dede)(218)

14.  Seyyit Sabun,

15.  Sih Hasanan,(219)

16.  Sinemili

17.  Sultan Munzur,

18.  Üryan Hizir (220)

DERSIM’DE BULUNAN ASIRETLER. !

Bu asiretlerin bir kismi bir önceki Yüzyilllarda Anadolu’da mesken edindigi çesitli yerlerden su yada bu gerekçelerle Dersim ve çevresine yerlesmislerdir. Dersim’in bu asiretlerin meskeni olmasinin  3 temel gerekçesi vardir.

1.                 Dersim Çin’den, Hindistan’ dan baslayarakOrta Asya veya Ortadogu üzerinden Bati Avrupa’ya kadar uzanan, son güzegâhlari, Ingiltere, Iskandinav Ülkeleri, Fransa ve kismen Ispanyacivarlarina kadar uzanan Tarihi Ipek yolunun kiyisindadir.Böylelikle kervanlar araciligi ile yapilan ticaretin kiyisindadir. Bu ticaretin olusmasinda 2 türlükatkisi vardir. Hem dogrudan mal transferi yapan tüccarlardan aracisiz ticaret yapma olanagi vardi, hem de kendi mallarini aracisiz veya cazip sartlarla elden çikarma imkânina sahipti. Diger bir avantaji ise kervanlaridis tehlikelere, saldirilara karsi koruyarak bundan pay (bac) alma olanagina sahipti. Uzunca Yüzyillar bu ticaret genelikle Dersim eteklerinde 3 kola ayriliyordu. Bu kollar A - Dersim yakinlarinda yönünüKaradeniz kiyilarina çevirerek Trabzon ve çevresine yöneliyordu. Bu kervanlarin bir kismi mal ticaretini burada sonlandirirken diger bir kesimi buradan Karadeniz kiyilarina yöneliyor, deniz yolu ile Istanbul veya Karadeniz’in baska kiyilarina devam ediyordu. B –Kervan, Dersim’in eteklerinden, Cibice üzerinden veya Balaban deresi kiyisindan engebeli Kemah bogazini geçerek Anadolu’nun orta ve güney güzelgahlarinda yöneliyor ve oradan tekrar geridönüyordu. C – Diger büyük ve uzun yol Kervanlari ise gene Dersim eteklerini dolanarak Kemah üzerinden batiya, oradan Istanbul üzerinden Avrupa’ya gidiyorlardi. Bu vesile ile Dersim halki hem Hindistan’dan, Çin’den gelen mallari kapisinin önünde alma imkânina sahipti, hem de, Yunanistan,’dan Fransa’danveya Iskandinav ülkelerinden gelen mallarla kolayca tanisabiliyordu.

2.                 Tarihi Ipek yolu, Osmanli’nin (Fatih Sultan Mehmet) 29 Mayis 1453 yilinda Istanbul’u feth etmesi ile cazibesini yitirdi.  Hem dogu ile bati arasinda Kervan tasimaciligi araciligi ile karada , hem de denizlere kiyilari olan kuzey ile güney ülkelerinin gemi tasimaciligi yüzünden deniz yolu ile birkilit noktasi olmasi durumunda olan Istanbul, çekim merkezi olma üzelligini giderek kaybetti. Bunu fark eden Fatih Mehmet her ne kadar mevcut statükoyukorumaya çabaladi ise de alternatif güzergâhlarinolusumunu engelleyemedi. Bu alternatif güzergâhlarin çok önemli olmasa da bile, Karadeniz ve Akdenizekiyi ülkelerin deniz ticaretininin bir kisminin,Istanbul devre disi birakilarak saglanmasina sebebiyet verdi. Burada Bati Anadolu limanlarinin giderek cazibe kazandigini, Trabzon ve çevresinde gemilerden indirilen mallarin kervanlar yolu ile Dersim eteklerinin kiyilarindan Akdeniz’e kaydirildigini görüyoruz. Dersim bu vesile ile denize kiyisi olan kuzey ve güney ülkelerinin ticari mallari ile de kapisinin önünde karsilasmis oluyordu.

3.                 Dersim ve çevresi Kizilbas’ligin en önemli mekanlarindan birisidir.  Emevi ve Abbasi zulmünden kaçanEhli Beyt taraftarlari batida Taskent, Nisabur, Semerkant gibi Orta Asya’ya yakin yerlere,  veya Iran’in kuzeylerine gelen Horasan, Erdebil bigi yerlere siginmislardi. Bu bölgelerin giderek batuya yönelik göç vermeleri sonucu hem bazi Ocaklarin, hem de taliplerin Dogu Anadolu’ya, Dersim yakinlarina yerlestigini görürüz. Bu yerlesmislik burada Ehli Beyt’e bagli bir toplumun dogmasi ve güçlenmesine sebebiyet verdi.

Yukarida ki 3 ana baslik altinda Dersim ve çevresindeAlevilerin içi içe geçmis ciddi bir kümelesmesini görmek mümkün. Osmanli Padisahi Fatih Sultan Mehmet’in, Erzincan ve çevrsinde hüküm süren Akkoyunlular devleti sultani Uzun Hasan ile Erzincan / Çayirli / Otlukbeli’nde, 11 Agustos 1473 tarihinde meydana gelen savasi kazanmasi ile Osmanlilarin bölgede etkinligi artti. Gerçi Akkoyunlu imparatorlari da, tipki Osmanli gibi Sünni ve Orta Asya’dan Anadolu’ya akan Türkmen boylarindandirlar. Ancak Osmanli’ya nazaren Akkoyunlularin Dersim çevresine kümelesmis Alevi Ocaklari ile iliskileri daha yogundur. Baska bir deyimle Osmanli göreceli olarak yerlesik sayilan Bektasi Dergahlari ile iliskileri sicak tutarken, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safevi hükümdarlari, Alevi Ocaklari ile iliskilerini daha canli tutuyorlardi. Bunda ayni dine inanmalarindan ziyade, Orta Asyadan gelirken birlikte getirdikleri dil, örf, adet ve geleneklerinin bir birlerine benzemelerinin etkileri olsa gerektir.

Yavuz Selim ile Sah Ismail arasinda 23 Agustos 1514'te yapilanÇaldiran savasinda Osmanli kuvvetlerinin galip gelmeleri ve Yavuz’un giderek daha güneye inerek Hilefeti Osmanliya getirmesinin Dersim ve çevresi üzerinde ciddi etkileri olmustur. Bunda Yavuz’un hem Kemah bogazi civarinda yaptigi söylenen ciddi bir Alevi katliami, hemde Hilafetin Osmanli’ya getirilmesinden sonraSeyhülislamlar tarafindan bizzat Aleviler hakkinda yazdigi fetvalar da Alevilerin engebeli olan daglara, Askerin kolay ulasamayacagi yerlere dogru çeken etkenler arasindadir. Ancak Dersim’in, Alevilere mesken olma tarihi çok daha eski olsa gerektir.

Olusan kanaatlere göre Dersime ilk gelen Ocaklar Kureys veBabamansurlardir. Bu konuda iddialardan bir tanesi de, Seyh Hasananlilar ve Seydanlilar olarak bilinen Dersim asiretlerinin HorasanliSeyh AhmetYesevi’nin (221) ogullari olarak tanitilan Seyh Hasan veSeyit adlarinda iki kardes öncülügünde geldikleri ve bu iki kardesten türedikleri söylenmektedir. Horasan’a yerlesen Seyyitlerin Imam Zeynel Abidin’in oglu Zeyd soyundan geldikleri de üzerinde ciddiyetle durulan ve akilci görünen diger idddialardan biridir.

 Diger bir iddaya göre, 1166 yilinda yazilmis ve 1212 (veya 1232)’de ise Selçuklu hükümdari Alaeddin 1.Keykubat tarafindan Sultanlik mühürü vurularak tasdik edilmis türkçe ve arapça karisimi secerede, yakin bölgede (Dersim ve yakin çevresi)12 Türk asiretinin’ adi geçtigini ve bu asiretlerin Selçuklular döneminde (12. yüzyil basinda) Alevi halifeler olan Horasanli Seyit Mahmudi Hayrani ve Sah Mensur Baba öncülügünde Horasan’dan geldikleri (222 ) söylenmektedir.

Secereye göre Horasan’dan Erzincan’a ve Dersim’in Bagin ve Hüsnü Mansur (Mazgirt /Muhundu) bölgesine geldiklerinde bu 12 asiretin Reisleri Bagin’de toplanarak Seyyit Mahmut’un oglu Haci Kureys, Sah Mensur ve Seyit Ali adiyla bilinen Dervis Beyaz’dan mucizeler istemisler. Sah Mensur duvar yürütmüs, Seyit Mahmut Hayrani’nin oglu Haci Kureys ile Dervis Beyaz ise yanan firina girmislerdir. Erzincan ve Bagin arasindaki verimli yerlere yerlesen bu ‘Türk’ asiretlerine Alevilik ve tasavvufa deger veren Selçuklu Sultani 1. Alaeddin sicak ilgi göstermis, baslarindaki tarikat halifelerinin mürsitligi ve rehberligini, mucizelerini ve soyagaçlarini tasdik etmis, bahsi geçen 12 Asireti,  Pirlik veMürsitlik bakimindan Sah Mansur ve Haci Kureys’e, rehberlik makaminda ise Dervis Beyaz’a mürit ederek onlara lokma hakki (hakullah) vermeyi onaylamistir. Dersim ve çevresi Osmanli topraklarina dahil edilmeden çok önceleri Padisahlardan Orhan Gazi ( Dogumu 1281,Saltanati 1326- 1359) ve bizzat Bagin’e gelen Sultan 1. Murad da ( Dogumu 1326, Saltanati 1359- 1389)bu asiretleri himaye etmis, adi geçen Seyyitlerin secerelerini de tasdik etmisler.

DERVIS BEYAZ / DERVIS GEVR SECERESINDEN BAZI AYRINTILAR

 Dersim bölgesi Seyyitler Secereleri ile ilgili bir çok iç içe geçmis ve Seyyitler tarafindan ayri ayri kanaatlerin olustugu farkliliklar mevcuttur. Dervis Gevr /Dervis Beyaz Ocagindan Varto’lu Seyyid Cafer oglu Mehmet Nuri Beyaz Yildirim, ayrica Varto’lu SeyyidMetin Küçük ve Hollanda Dedeler Vakfi Baskani Varto’lu Seyyid Bülent Duran, Mehmet Serif Firat’in çikarmis oldugu DoguIlleri ve Varto Tarihi adli kitapta Secerelerle ilgili bir takimyanlislarin var oldugunu, orjinal Secerenin kendi ellerinde bulundugunu, bunun diger bir çok emsal Secerelerle de kiyaslanarak dogrulandigini eklemektedir. Seyyit Beyaz Yildirim, bölge tarihi ve Secerelerle ilgili kapsamli birikimi olan Seyyid Metin Küçük ve özellikle Seyyid Bülent Duran  bu konuda söyle demektedirler.

 ‘’Mehmet Serif Firat, orjinal Secereyi sadece gözden geçirmis ancak kitabi yazarken Secereye bakarak yazmamis, aklinda kalan sekli ile sahsi kanaatlerini belirtmistir. Bu vesile ile Dervis Gevr /Dervis Beyaz Ocagi hakkinda verdigi bilgilerde yanlisliklar vardir. Bizde bulunan orjinal belgeli  Secere söyledir. Bu Silsile-i serefenin asli Hisn-i' Mansur' den gelmedir." Bu günkü anlamiyla Adiyaman'dan gelmedir deniliyor. Yani, birileri aslini oradan alip Istanbul'a getirip padisaha göstermistir. "Sultan, DERVIS  BEYAZ'i huzuruna kabul etmis, O'ndan sahih bir keramet isteyince, Dag gibi odunlar toplandi. Dervis Beyaz, içine girdi. Odunlar ateslendi. Ates yedi gün devam etti. DERVIS BEYAZ, salimen bu sahih, silsilenin isnadiyla Atesten çikti. Dervis beyaz atese gittigi  vakit, bir çuhadar kisi  ihimmet edüp atese götürdü. Bile atese girdiler." Bakin burada dikkat edilmesi gereken husus Dersim'de yillardan beri yanlis anlatilan bir yorum var. Bu Secere o yoruma açiklik getiriyor. Yorum sudur; Kureys, firina girmistir ve Dervis Gewr'i beraberinde götürmüstür. Dervis Gewre kül sürülmüstür ve bundan dolayi kendisine Gewr denilmistir. Bu çok yanlistir. New (dokuz) ile newe'- nin (yeni) bir sözcük olmadiklari gibi, gewr ile geur de ayni kelimelerdir. Gewr Farsça bir kelimedir ve beyaz anlamina gelmektedir. Biz Farsça bilen Post dedeleri Seyh Hasananli Dede Mahmut Doganoglu kendisi bizim Dersimlidir. Aguçanli Dede Niyazi Bozdogan, Hidir Abdal Ocagindan Dede Mehmet Yaman ve Dede Ismail Aslandogan'na sordum. Her ‘’dördüde’'gewr'in Türkçe anlaminin beyaz oldugunu söylediler. Bakiniz, Secerede de hem Dervis Beyaz , deniliyor, hem de Dervis Gewr deniliyor. Secerede diyor ki "vaktaki ,"DERVIS BEYAZ, Atese gittigi vakit, bir çuhadar kisi. Himmet edüp atese götürdü." Yani burada Kureys atese gidip de Dervis Gewr'i beraberinde atese götürmemis’’. Kisacasi  Secerede yazilan ile Dersim' de anlatilan olay'birbirini tutmuyor. Tersine, atese giren' Dervis Beyaz'dir , Padisahin çuhadarini. Terzisini beraberinde götürüyor. Belge 'bu anlamda' bugüne kadar anlatilanlara bir açiklik getiriyor. Simdi yine Secereye devam edelim. Atesten çiktiktan sonra  Murad, Han 'sual. eyledi. Ki Ey Çuhadar. Sen ne gördün. Çuhadar '(BENIM SULTANIM. BENIM GÖRDÜGÜM SEN DAHI GÖREYDIN VÜCUDUN  ERIYIP MAHV OLURDU EMMA DERVIS GEVR (bakiniz buradada  Dervis Gevr'in Dervis Beyaz oldugunu ispatliyor Türkçe yazilmis oldugu için Gevr  tek 'v'.ile yazilims. Eger bunu farsca veya Zazaca yazarsak ' ‘W’’ yazariz) HIMMETIYLE BANA BIR SEY OLMADI. BEN DAHI O  KADAR. BIR OD IÇINDE BIR YESIL ÇIMENLI YERDIR, GÖL-YOSUN-REYHAN VE AKARSULAR VE. BIR YANDA KAR ILE BUZ .ÇOKTU. VE   KENDÜSÜ  BIR  ALA BEYAZ; KÖSKÜN ÜSTÜNDE  BIR KUS GIBI OTURURDU. ASLA ATES NAMINA BIR SEY GÖRMEDIM.) deyu Sultandan ricaca edüp, Dervis Beyaz'dan ayrilmadi.Vesselam. Ismi MEHMED AGA idi. Mehmed Aga bugün Dersim'de yasayan Hiranlann (Xiran) büyügü oldugunu, bizim Secerenin bir nüshasinin da yeni anlamiyla bir fotokopisinin de olayin hatirasi olarak kendisine verildigini belirtmek isterim. Mehmed Aga padisahin Hiranli terzisi idi. Bu günkü Hiranlarin bir kolunun oraya dayandigi söyleniyor. Artik dedemizle beraber mi gelip Hiranlarin içine giriyor, yoksa kendisi daha önceden mi Hiranliydi bilinmiyor? Fakat Hiranlarin içinde yasadigi kesin. Ve bu kerametin bir belgesi olarak kendisine Seceremizin bir nüshasi veriliyor. Böylece Seceremiz bir kopyasida Hiranli larin elinde de bulunuyor. Peki, bu secerenin bir tanesi neden veya nereden Kureysanlilara geliyor? Simdi bu soruya gelelim. Kenan Güven'in baskisiyla "Çe Sae Gulabi" den alinan ve Ankara'da Kureysanli milletvekili Musa Ates'in yardimiyla tasdik edilen Secerenin türkçesinde, Sayfa alti'da söyle denmektedir: "Hamd Allah'a, salat ve selam Resulullah' a olsun. Alimler den, araplardan, acemlerden, köylerden, sehirlerden herkesin ma' lumu olsun ki bu tescil edilen secereden geçen bütün beveynin haseb ye nesebleri asagida gelecek kisilerin sehadeti ile sabit olmustur. Haremeyni' s-serif yen hacisi, Haci Mustafa oglu Iskenderli haci Ali, Haci Hasani's-seybanf oglu Haci Yusuf dan o, Semdinü' l-misrf' nin .' oglu zeynnül' l- arab' dan, o;. seyh üveyüsü' I-Baküvi' nin oglu seyh Süleym- an' dan, o, ziyaeddin oglu Seyyid Ali' den, O, Seyh' Abdulga- fur oglu Seyh Veliden, Hi.Ali (r.a) nin oglu Hz. Hüseyin' e kadar baba ve annelerinin isimlerini zirkederek rivayet edip. sahitlik etmislerdir-Seyh Veli, Seyh Aliyyü'l Medeni'nin oglu Seyh Hamza' nin, o da Seyh Ahmedüi-Bagdadi' nin, o da adil sahitler huzurunda Seyh Süleyman' i- Bagdadiyyül- Kureysi'nin oglu .Seyh Faris'in, o da Ahmedü'I-Mekki'nin oglu Seyh Muhammed' in sehadetiyle bu secereyi kesin ve dogru' delillerle isbat etmislerdir." Burada tek bir yerde '’Kureys’’ kelimesi geçmektedir ve Kureys'in Bagdat'tan geldigi söylenmektedir.

Burada adi geçen sahis Kureys degil de, Kureys'in ogluSeyh Faris'tir; (Seyh Süleyman'! Bagdadiyyü'l-Kureysi' nin oglu' Seyh Faris'in. Ayrica olaya sahitlik edenelere de Secerenin o zamanki kismina yasanan olay eklenerek, kopyalari ani ve sahitlik belgesi olarak  5 kisiye veriliyor.

1.      Bir tanesi Kureysanlilar'dadir,

2.      Bir tanesi Mehmed Aga'dadir, (Murat hanin Terzisi )

3.      Bir tanesi Trakya’dan' dan gelen Aleviler'e verilmistir,

4.      Bir tanesi Adiyaman Tekkesi'ndedir.

5.      Bir tanesinde Bagdat'(a oldugu söylenmektedir )

 Kureysan Ocagina mensup olup bir dönem Tunceli  Miletvekilligini yapan Musa Ates elimizdeki Soy Seceremizin bir süreti olan ve Istanbul Topkapi Sarayindaki Osmanli Devlet Arsivinden, Milletvekili nufuzunu kullanarak bu Secereyi fotokopi yaparak almistir.

Bu gayet tabiidir ki bütün kiymetli belgeler, fermanlar ve yazilar en az iki suret olara yazilmistir. Elimizdeki Mubarek Soy Seceresi Selçuk Hükümdan Sultan Alaadin Keykubattan basliyarak sirayla Osmanli Pahdisahlarininda imzalari ve Sahlik mühürleri ile sülalemizin takibi yapilarak tastik edilegelmis ve böylece Osmanli Padisahi Sultan Selim'i Sani 'ye kadar 11 tane Sultan ve Padisahlar tarafindan tastik Serhleri çekilmistir. Keza elimizdeki MübarekSoy Secerimize her Padisah tarafindan soy eklemeleri yapilarak ilgili Ocagimizin Dedelerine verilmistir. Devlet arsivinde kalan suretide ayini bilgiyi ve özelligi tasimaktadir. Çünkü arsivdeki suretielimizdekinin aynisidir. Aynca bizim elimizdeki Soy Seceremizle birlikte Seceredede yazili oldugu üzere eski yazi ile yazili bir adet sir tasi da mevcut bulunmaktadir.’’

SeyyitBeyazyildirim, Seyyid Metin Küçük, Seyyit Bülent Duran ‘’Bizdeki orijinal secerede ise bizim babamiza  kadar, yani Cumhuriyete kadar olan bütün isimler yazilidir. Menderes döneminde bu Secere gene tasdik edilmistir. Bu da Secerenin bizim oldugunu gösteriyor. Ankara Noterliginde tercüme ettirdikleri secere, bizim Secerenin bir ekidir, bir kopyasidir ve o Secerenin hiç bir yerinde' ne Kureys'e ait oldugu, ne de Seyyid Mahmud-i Hayrani'ye ait oldugu geçmemektedir. Orijinali  bizde olan Secerenin Dervis Beyaz / Dervis Gevr’lilerinyasadigi Varto'nun Sorik köyünde bulunmasi da gayet dogaldir.

Bu konuda bir kitap çikaran Seyyit Mustafa Aklibasinda’nin çalismasinin da ayni boyutunun sorunlu oldugunu ekleyen Seyyit Beyazyildirim, Dervisgevr / Dervisbeyaz OcaginaPirlik, Rehberlik ve Mürsitlik yoluyla bagli bulunan Taliplerin bulundugu Il, Ilçe ve Asiretleri de açiklamaktadir.

Yukaridaki açiklamalar ve özellikle konuya taraf olan Seyyitlerin anlatimindan da anlasiliyor ki Dersim bölgesiSeyyitler Secereleri ile ilgili bir çok iç içe geçmis karmasikliklar mevcuttur. Secereler ve Ocaklar hakkinda çalismalari olan Arastirmaci Yazar Dç. Dr. Ali Yaman secerelerle ilgili kaynak yetersizliginin yanisira, çok farkli görüslerin oldugunu ve kesin konusmanin yanilgilar içerebilecegini belirtmektedir

Bu çalisma yayinlanmadan ve konuya vakif Kurumlarin /kisilerin görüsleri alinmadan somut görüs belirtmenin tarafimizdan yanilgi içerebilecegini ekleyerek, konu ile ilgili bir noktaya dikkatleri çekmek istiyoruz.

SeyyitDuran ve diger Seyyitlerin açiklamalari içindebirnokta dikkatimizi çekti. Mehmet SerifFirat’tan da kismi etkilendigi görülen NejatBirdogan’in , bölge Seyyitlerinin elinde bulunan Secerelerin 4. Murat dönemine ait olduklari savi bu durumda dogrulugunu kaybediyor. Çünkü Devlet arsivleri ve Padisah tugralarinin Noterliklerde tasdikleri yapilarak karsilastirilan Secere tercümelerinin14. Yüzyil baslarinda Osmanlinin 3. Padisahi olan 1.Murat dönemine (dogumu 1326- Ölümü 1389 / Saltanati 1359 -1389) uzandigini kabul etmek gerekiyor.

Karmasik ve çok boyutlu olan Secere çalismalarinin aslinda bir Akademi veya Bilim Kurulu tarafindan çok sayida profosyonel Tarihçi / arastirmacinin çalismalari ile toplumun geneline kabul ettirilebilinecegini, tek tek Secerelerin ayri ayri ellerden çikmak yerine, profosyonel bir ekibin çok boyutlu çalismasinin üzerine oturtularak saglanmasinin özlemi içinde oldugumuzu vurgulayarak,yazdiklarimiz dahil, tüm secere çalismalarinin makul ancak temkinli karsilanmasi gerektigi fikrimizin, bu tür çalisma yapan degerli arastirmacilar tarafindan dasicak karsilanacagini umuyoruz.

Secerelere göre Horasan’dan gelen 12 Asiret

Secereye göre Horasan’dan gelen 12 Asiret (220) ve reisleri (223) sunlardir :

1.      Delisenler (Delsinler, Delihasanlar, lakabi Hurem began) kabilesinden Cafer (224) (Cafer min kabileti, Delisenler, Elmusamma Üskücüdag, ismihü sülbüsen bilakabi Hurrem Began Bu kabile Hormak asiretidir. Kollari da Hirancik, Balçik, Homenciktir)

2.      Alan kabilesinden Teymur, (Alan kabilesinden Elmusamma, Budan, Burkent oymagi ve baslari Teymur)

3.      Ba-Ilyas kabilesinden Hüseyin, (Ilyas kabilesinden Han adiyla taninan oymagin basi Hüseyin)

4.      Milli kabilesinden Muhammet, (Milli kabilesinden Bozkir oymaginin basi Muhammed)

5.      Izol kabilesinden Abdullah, (lakabi: Iki Bölük), (Izol kabilesinden Üç Ayak oymagi ve baslari Abdullah)

6.      Haydar kabilesinden Ali (lakabi: Karavel), (Haydar kabilesinden Bedirkan oymagi ve baslari Ali)

7.      Karsan kabilesinden Mustafa (lakabi: Saz),(Karsan kabilesinden Hançer dik yulaka saz oymaginin basi Mustafa)

8.      Lal kabilesinden Ibrahim (lakabi: Yürük Uzun), (Lal kabilesinden Baykara oymagindan Ibrahim)

9.      Çakir Tahir kabilesinden Mahmut, (Çakir Tahir kabilesi ve basi Mahmut) min kabileti

10.  Dada kabilesinden Muhammet, (Dada kabilesinden Börek Uzun oymaginin basi Muhammed)

11.  Zor Veliyan kabilesinden Yusuf, (Zor Veli kabilesinden Duvardelen oymagindan Yusuf)

12.  Merdis kabilesinden Abbas. (Merdis kabilesinden Dik Külah oymaginin basi Abbas)

GerçiMehmet SerifFirat, aktarimlarinda Hiran, Arilli, Sahveliyan ve Sadilli asiret adlarinin da geçtigini söyler, ama bu isimlerin listede yer almamasini açiklamaz. Bu durumda söz konusu Selçuklu dönemi veAlevi asiretlerinin iliskilerinin üzerindeki gizem tam olarak açiklanmis degildir. Arastirmacilarin kanaatimce uzun ve sabirli çalismalarla, verilere temkinli yaklasarak üzerindeki gizemi aralayabileceklerini düsünüyorum ( 225) .

Bu arada Sulçuklu ile iliskileri bu secerenin derlenisi ile uyumluluk arz ettigi izlenimi veren Alevilerin aradan fazla zaman geçmeden, konumuz disinda oldugu için ayrintisina girmedigimiz Babai Isyanlarina bas vurmalarinin ardinda ki etkenler ve sonuçlarinin da bir kaç açidan irdelenmesinde yarar olmali.

Babamansur’un, Nejat Birdogan’in “Kureysanlilar’in Soy Agaci” iliskisinde Seyyid Mahmut Hayrani olarak yansitilan ve tarafimdan temkinli yaklasilan degerlendirmede, baska kaynak ve alintilar gösterilerek islenilen söz konusu çalismada, adi geçen 12 asiretin adlari Milli, Izol, Haydar, Kariban, Lal, Arap Tahir, Dada, Zudolyan, Merdini, Ilyas, Sakak ve Desinler seklinde verilmektedir. Sayilari, isimleri, yerleri, etnik kökenleri konusunda uzun yillar ciddi arastirma isteyen, bölgenin tarihi ile de ilintili yapilmasi gereken çalismalara isik tutmak amaciyla bir noktaya tekrar deginmekte yarar olmali. Sah Ismail’in 1501 yilinda, Erzincan’da (Sarikaya) toplamis oldugu Türkmen Kurultayininin yerine (226) bakarak hem kurultayin içerigi, hem de bölgenin etnik ve genel inanci konusunda fikir edinilebilinir.

DERSIM ve YAKIN ÇEVRESINDE (227) BULUNAN ASIRETLER (228)

Dersim ve çevresi Asiretlerinin bir kismi bir birinden ayrilma asiretlerdir. Asiretlerin ayrismalari ayri bir konu ve arastirma gerektirdigi için biz bu ayrismalara girmeyip bir bütün olarak ele aldik. Buna ragmen tüm asiretleri yaz(a)mamis olabiliriz. Bazi asiretlerde halk arasinda çift isimle tanindigi için onlarin her 2 ismini de yazmaya çalistik.

    1.  

Aguçan /Agu Içen,

    1.  

Abbasan /Abbas Usagi,

    1.  

Abdalan,

    1.  

Alan,

    1.  

Arilli /Areyli,

    1.  

Ali Abbas /Celal Abbas,

    1.  

Arslan Usagi,

    1.  

Asagi Abbas Usagi,

    1.  

Asuran (ve içinde Seyhelil - Seyyid Halil, Deman kollari )

    1.  

Baba Mansur,

    1.  

Bahtiyaran,

    1.  

Balaban,

    1.  

Baluçuklar,

    1.  

Bal Usagi,

    1.  

Bar Mansur,

    1.  

Baruzili,

    1.  

Bazkâr /Bezkâran,

    1.  

Behizler,

    1.  

Beyt Usagi,

    1.  

Birim,

    1.  

Bilice,

    1.  

Butkan,

    1.  

Canbegli /Canbek,

    1.  

Cilvank,

    1.  

Conan,

    1.  

Çarikli,

    1.  

Çarekân /Çarek,

    1.  

Çerkez (229)

    1.  

Çerik,

    1.  

Dede Karkinli /Dede Kargin,

    1.  

Deman /Demenan,

    1.  

Dervis Cemal,

    1.  

Ferhat Usagi,

    1.  

Gavusanli,

    1.  

Grasür /Giransur,

    1.  

Gülabi Usagi

    1.  

Geçko 

    1.  

Haydaran,

    1.  

Hidikan,

    1.  

Hidir Abdal Ocagi,

    1.  

Hemüklü,

    1.  

Hiran,

    1.  

Hormek,

    1.  

Izollular,

    1.  

Kalan,

    1.  

Kalan Asireti içinde Bolo

    1.  

Kamhutlu,

    1.  

Karababa,

    1.  

Karabas Usagi,

    1.  

Karaballi,

    1.  

Karikanli,

    1.  

Karsanli,

    1.  

Kazililar,

    1.  

Keçelan /Keçel Usagi)

    1.  

Keman,

    1.  

Kir / Kiran,

    1.  

Kirgan,

    1.  

Kimsor,

    1.  

Kobat,

    1.  

Koçgiri,

    1.  

Koç Usagili,

    1.  

Kudan,

    1.  

Kureysan,

    1.  

Kurmesli,

    1.  

Kuzu Çamli,

    1.  

Laçin,

    1.  

Lertik,

    1.  

Lolan,

    1.  

Maksut Usagi,

    1.  

Maskan,

    1.  

Menikan /Menkan ,

    1.  

Mistan,

    1.  

Okçiyan,

    1.  

Pezgevran

    1.  

Pilvank, (230)

    1.  

Pir Sultanli,

    1.  

Resüller,

    1.  

Rutan /Rotan,

    1.  

Sari Saltik /Sari Saltuk,

    1.  

Seter,

    1.  

Sevkar /Sevkar,

    1.  

Seyyit Sabun,

    1.  

Sinemil /Sultan Sinemili,

    1.  

Sidikanli,

    1.  

Simko

    1.  

Sisanli,

    1.  

Suranli,

    1.  

Süleymanli,

    1.  

Sadilli,

    1.  

Sah Veliyanli,

    1.  

Sam Usagili,

    1.  

Savalli /Savalanli /Savalyanli,

    1.  

SeyhAhmet Dedeler /Sihamettli,

    1.  

Seyhanli,

    1.  

Seyh Hasanli /Sihasanli,

    1.  

Seyh Memedanli.

    1.  

Tahsurlu,

    1.  

Üryan Hizir,

99.Yukari Abbas Usagili,

    1.  

100.Yusufan,

101.Zilanli,

  • SEYYID DERVIS BEYAZ

    Seyyid Dervis Beyaz asıl adı seyyid şeyh mahmud’ül kebir olup, soyu 17. kuşaktan imam musa-i kazım’ın oğlu ibrahim’e dayanmaktadır. derviş gewr ismi ile de bilinir.

    8.imam ali er-rıza, abbasi halifesi harun reşit’ten gördüğü yoğun baskı nedeniyle, horasan bölgesine gelerek buraya yerleşir ve türkler ile akrabalık ilişkileri kurar. anadolu’ya gelerek bölgenin müslüman ve türkleşmesini sağlayan da bu akrabalık ilişkisinden ortaya çıkan ve “baba erenler” olarak adlandırılan peygamber soyundan gelen ocaklardır. anadolu’ya gelen bu seyyidlerden biri de derviş beyaz’dır.

    derviş beyaz, sultan murat hüdavendigar zamanında yaşamış ve keramet göstermiştir. günümüze kadar ulaşan şeceresinde osmanlı sultanları iii.ahmet ve i.mahmud’un mührünün yanı sıra farklı zamanlarda çok sayıda kadı ve naip’in onayı bulunmaktadır. şecerede, derviş beyaz‘ın 12 aşireti ile birlikte horasan’dan önce hıns-ı mansura (adıyaman), ardından da dersim ve çapakçur (bingöl) yöresine geldikleri belirtilir.

    sultan murat hüdavendigar’ın, seyyid şeyh mahmud’ül kebir’in derviş beyaz ismini vermesi şecere şu şekilde anlatılır:
    derviş beyaz, sultan murat’ın huzuruna çıkar, sultan kendisinden bir keramet göstermesini ister, bunun üzerine büyük bir ateş yakılır ve derviş beyaz, padişahın çuhadarı olan mehmed ağa’yı da yanına alarak ateşe girer ve orada yedi gün kalır. ateşten çıktıktan sonra sultan murat çuhadarına sorar:
    “ – ey çuhadar sen ne gördün?
    çuhadar: benim sultanım, benim gördüğüm sen dahi göreydin vücudun eriyip mahu olurdu. emma derviş gewr himmetiyle bana bir şey olmadı. ben dahi ol kadar bir od içinde bir yeşil çimenli yerdir. göl sosun, reyhan ve akarsular ve bir yanda kar ile buz çoktu. ve kendisi bir a’la beyaz köşkün üstünde bir kuş gibi otururidi. asla ateş namında bir şeyler görmedim deyu sultandan rica edüb, derviş’ten ayrılmadı vesselam, ismi mehmed ağa idi.”
    “sultan murat bazen bizzat bazen başkasının vasıtasıyla o’nun kerametlerini görmüştür. künyesi derviş beyaz’dır. lakabı kerametttir.”

    gewr farsça bir kelime olup beyaz anlamına gelmektedir. bundan ötürü bazı kaynaklarda derviş beyaz’dan derviş gewr olarak bahsedilir. bununla birlikte şecereden de anlaşıldığı üzere bahsedilen tek bir kişidir.

    şecerede imam ali’den başlayarak, seyyid şeyh mahmud’ül kebir’e gelinceye kadar olan tüm soy silsilesi sayılır. şecere şu ifade yer almaktadır:
    “hazret-i ali’den gelen bu şecere-i mübareke ilk defa imamü’l-hümam şehidler sultanı hz. hüseyin‘nin neslinden başlayarak nesilden nesile, göbekten göbeğe ve asırdan asıra on iki imam bitinceye kadar kaydedilmiştir. sonra yine nesilden nesile, göbekten göbeğe hıns-ı mansur’da ikamet eden, tekke sahibi, dünya ve ahrette bilinen meşhur seyyid şeyh mahmud’a kadar ehl-i din ve yakin alimleri huzurunda sahih eserlere dayanarak kaydedilmiştir.”

    bu ocağa bağlı seyyidlerin günümüzde yaşadığı başlıca yöreler; muş-varto, tunceli-mazgirt, bingöl-kiği, kars-göle başta olmak üzere yoğun göç etkisi nedeni ile ülke ve yurtdışına kadar birçok farklı yerdir.

    kaynak: ali yaman, kızılbaş alevi ocakları – metin küçük, seyyid derviş beyaz ocağı ve şeceresi.
    paylaş
    03.02.2014 19:10

  • ali haydar gül

    eline emeğine saglık dostum

İgili Makaleler

Son Makaleler

Popüler